Hem çok sıcak hem çok kurak bir yaz: İklim değişikliği ve El Niño etkisi

Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat Türkeş’e göre önümüzde yine çok sıcak ve kurak bir yaz mevsimi var. Türkeş rekor sıcaklıkların başlıca iki nedenini soL’a anlattı.

Burcu Günüşen

Türkiye’nin büyük bölümünde çoğunlukla yaz ortasında yaşanan yüksek hava sıcaklıkları bu yıl daha yazın başında kaydediliyor. “Şimdiden bu sıcaklıklar yaşanırken Temmuz, Ağustos’ta ne yapacağız?” sorusu birçok kişinin dilinde.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM), haftalık hava durumu tahminine göre 22-28 Haziran haftasında da ülke genelinde hava sıcaklıkları, mevsim normallerinin üzerinde seyredecek.

Dünyada 2023, tüm zamanların en sıcak yılı olarak kayıtlara geçmişti. Bilim insanlarına göre geçen yıl kırılan küresel ortalama sıcaklık rekorunun ardında yatan en önemli etmen küresel ısınmaya neden olan sera gazı salımına ek olarak El Niño hava olayı oldu.

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş de rekor sıcaklıklara yol açan etmenlerin başına insan kaynaklı iklim değişikliğini yazıyor. 

El Niño hava olayının etkisinin de birden kaybolmayacağını belirten Türkeş “Bu yaz da Türkiye’nin kuzey ve kuzeydoğusu dışında hem çok sıcak hem de kurak bir yaz mevsimini yaşamaya devam edeceğiz, öyle görünüyor” dedi.

El Niño ve La Niña nedir?

El Niño ve La Niña, Pasifik Okyanusu'ndaki su sıcaklıklarının periyodik olarak değişmesiyle ortaya çıkan iki zıt iklim olgusu.

Pasifik Okyanusu'nun orta ve doğu kısımlarındaki yüzey suyu sıcaklıklarının normalden daha sıcak olduğu hava olayı El Niño, normalden daha soğuk olduğu hava olayı ise La Niña olarak adlandırılıyor.

El Niño küresel sıcaklıkların yükselmesine, La Niña’ysa düşmesine yol açabiliyor.

Prof. Dr. Murat Türkeş yüksek sıcaklıklarının nedenlerini soL'a anlattı. Türkeş ayrıca iklim değişikliğine karşı "kamucu" bir mücadelenin başarılı olabileceğini vurguladı.

Haziran ayı bu yıl alışık olmadığımız kadar sıcak geçiyor. Neden bu sıcakları yaşıyoruz?

Prof. Dr. Murat Türkeş: Haziran büyük bir olasılıkla uzun süreli ortalamalar açısından Türkiye’de özellikle bir rekor kıracak. Aylık ortalama maksimum sıcaklıklar Haziran ayı içinde de rekor kırabilir, öyle gözüküyor. Çünkü Temmuz sıcaklarının neredeyse hemen hemen aynısını Haziran’da yaşadık. 

Çok uzun zamandır zaten biliyorsunuz dünyanın pek çok ülkesinde, Avrupa’da, uzun süreli ortalamalara ya da normallere göre rekor kırıldı. 2023 1,46 C derece ile neredeyse 1,5 C derece küresel ısınma eşiğini yakaladı. Ama yaz mevsiminde 2023’te ve pek çok ayda bu 1,5 C derece küresel ısınma rekoru kırdı. Sonra da hemen her ay, Haziran da öyle olacak galiba, normallerine göre rekor kırdı. 

Bu rekorların nedeni ne?

Prof. Dr. Murat Türkeş

Bunun birkaç nedeni var. Bunlardan biri devam eden insan kaynaklı iklim değişikliği ve küresel ısınma. Çok uzun zamandır, özellikle son 30 yılda dünyanın pek çok bölgesinde ve Türkiye’de hava sıcaklıklarında ve hava sıcaklıklarıyla ilişkili pek çok göstergede artış var. Örneğin Türkiye’de ortalama hava sıcaklıklarında, ortalama en yüksek ve en düşük hava sıcaklıklarında ve yüksek rekor hava sıcaklıklarında, sıcak hava dalgalarının sıklık ve şiddetinde artış var. Yani aslında Türkiye’de dünyanın pek çok ülkesinde de olduğu gibi küresel ısınmanın etkilerini yaşıyoruz. 

Bu uzun süreli artış eğilimi, sıcaklıklardaki hızlı artış eğilimi kuşkusuz mevsime, aya hatta haftalara da yansıyor. Ve daha sıcak günlerle yaza girmiş olduk. 

İkinci etmen, biliyorsunuz 2023’te El Niño, Güney Salınımı olayı… Dünyanın pek çok ülkesinde ve küresel olarak ortalama yüzey sıcaklıklarında ayrıca ek bir artışa yol açtı. Şu aylarda El Niño sıcak olayı etkisini kaybetmek üzere ama henüz kaybetmedi. 

Kısaca El Niño’nun da etkisiyle küresel ısınma ve uzun süredir sıcaklık artış eğilimleri bu yıl yeniden Türkiye’de, hatta Mayıs’tan başlayarak çok erken yaz sıcaklarının yaşanmasına yol açtı.

Bu yazın hep böyle sıcak geçmesini mi beklemeliyiz? Yoksa El Niño’nun etkisini kaybetmesi bize biraz serinlik getirir mi?

Çok etkili olmayacak galiba, çünkü onun sonbahara kadar bir geçiş dönemi var. El Niño birden etkisini kaybetmiyor. Ekvatoral orta ve doğu basınçtaki yüzey sıcaklıklarının normallerine dönmesi gerekiyor. O da çok belli değil, normaline mi dönecek, La Niña’ya mı dönecek, tartışılıyor. Ben de yazdım birkaç defa. Bu yaz döneminde biz onun etkisini de yaşayacağız, öyle gözüküyor.

Hem mevsimlik tahminler hem en az 15 günlük tahminlere baktığımızda, Türkiye’nin özellikle güneyi, batısı ve zaman zaman İç Anadolu'da 37 C derece üzerindeki hava sıcaklıklarını görme olasılığı oldukça yüksek. Başka bir deyişle bu yaz da Türkiye’nin kuzey ve kuzeydoğusu dışında hem çok sıcak hem de kurak bir yaz mevsimini yaşamaya devam edeceğiz, öyle görünüyor.

'Mayıs ve eylül yaz mevsiminin bir parçası oldu'

Hep konuşuluyor. Artık sanki hiç bahar aylarını yaşamadan yaza ya da kışa giriyoruz. Bunun nedeni nedir acaba?

Bir genel ısınma sözkonusu. Bütün aylarda, bütün mevsimlerde geçmişe göre, normallerine göre daha sıcak koşullar yaşanıyor. Dolayısıyla hem Türkiye’de hem bölgesel hem il ölçeğinde daha yüksek ortalama hava sıcaklıklarını yaşamaya başladık.

Geçmişle karşılaştırdığımızda sıcaklıklarda belirgin bir artış var. Ve uzun süreli ısınma eğilimi böylece artık çok açık bir şekilde mayıs ve eylül yaz mevsiminin bir parçası oldu. Bu yıl da böyle oldu. Mayısta yüksek sıcaklıkları yaşadık. Hatta örneğin 2020 yılında Mayıs’ta rekor yüksek sıcaklıklar yaşanmıştı. Bu yıl Nisan ayında 30 dereceyi geçen yüksek sıcaklıklar Türkiye’de kaydedildi. Mayıs sonunda biliyorsunuz 35 C derece sıcaklıklar kaydedildi, hemen Haziran’ın başında 40 C derece hava sıcaklıkları kaydedildi.

Türkiye tropikal sıcaklık rejimini daha uzun süre yaşamaya başladı. Yani bizde haziran sonu, temmuz, ağustos, en fazla eylül başına kadar tropikal koşullar yüksek sıcaklıkların yaşanmasına yol açardı. Fakat bölgesel sıcaklık değişimleri, bölgesel basınç ve rüzgar sistemlerinin özellikle sıcak sistemlerin, yani Ortadoğu’dan ve Kuzey Afrika’dan Türkiye’ye taşınan tropikal sistemlerin kuzeye doğru kayması nedeniyle evet belirgin bir geçiş olmaksızın, birdenbire mayıs ayında yaz koşullarını yaşıyoruz. Eylül yazın bir parçası oluyor. Ancak serin koşullar kasım ayında yeniden etkili olmaya başlıyor. Böyle çok ciddi bir değişim sözkonusu dünyada ve Türkiye’de.

Kuvvetlenen sera etkisi

Tabii bunun ana nedeni insan kaynaklı iklim değişikliği ve Sanayi Devrimi’nden beri fosil yakıtların yakılması, arazi kullanım değişiklikleri, ormansızlaşma, sanayi süreçleri, kentleşme, atık yönetimi gibi birçok insan etkisi sonucunda atmosfere daha fazla karbondioksit, metan ve diazot monoksit veriyoruz. Bu da sera etkisini kuvvetlendiriyor. Kuvvetlenen sera etkisi de dünyanın daha sıcak koşulları yaşamasına yol açıyor. 

Başka bir deyişle insan yarattığı olumsuz etkilerle hem coğrafyayı hem de ikilimi değiştiriyor. Bunu söylemek mümkün çünkü hâla aşırı tüketim sözkonusu. Parası olan, zengin insanlar, ülkeler, topluluklar hâlâ aşırı tüketiyor. Ve bu tüketimin büyük bir çoğunluğu fosil yakıt kökenli enerjiye dayanıyor. Fosil yakıtlar oldukça ve sürdürülebilir olmayan bir yaşam tarzı devam ettikçe, tüketime ve bunu karşılamak üzere aşırı üretime dayalı bir ekonomi sürdükçe iklim değişikliğini giderek daha fazla hissediyoruz. 

'Hızla ciddi bir dönüşüm gerek'

Peki ne yapmalı?

Bozulan iklim sistemini onarabilmek için hızla ciddi bir dönüşüm olması gerekiyor. Tüm sektörlerde, tüm ülkelerde. Daha az fosil yakıt kullanan, atmosfere daha az karbondioksit, metan ve diazot monoksit gibi sera gazı veren, daha sürdürülebilir, direngen, iklim dostu bir yaşam tarzının, ülkeler açısından bir kalkınma stratejisinin yeniden planlanması gerekiyor. Burada sürdürülebilir ve aynı zamanda kamucu bir iklim değişikliği mücadelesinin hayata geçmesi gerekiyor. 

"Kamucu bir iklim değişikliği mücadelesi" derken neyi kastettiğinizi biraz daha açmanız mümkün mü?

İklim değişikliği sadece etkilerden oluşmuyor. Bu etkileri azaltabilmek için iklim değişikliği mücadelesini sürdürmek gerekiyor. Yani bir yandan az önce söylediğim gibi sera gazı salımlarını azaltmak, arazi kullanımı değişikliğini, ormansızlaşmayı azaltmak, dünyanın coğrafyasına verilen zararı azaltmak yoluyla küresel ısınmayı önlemeye çalışmak… Örneğin Paris Anlaşması’nda 2030’a kadar küresel ısınmanın 1,5-2 C derecede tutulması gibi…

Bütün bu önlemlere ve farklı sınıfların bu mücadeleye verebileceği katkıda, farklı sınıfların, hassas toplulukların uyumunda kamucu ve sosyal devlet anlayışıyla korunmasını sağlayan bir sistemin olması gerekiyor. Örneğin fosil yakıtlardan, termik santrallerden vazgeçerken adil bir geçişin sağlanması gerekiyor.

Uyumda emekçi sınıfların, yoksulların, kırsal yoksulların, bütün hassas grupların, yaşlıların korunmasını da içeren bir iklim değişikliği mücadelesi gerekiyor. Evet bunun aynı zamanda kamucu olması gerekiyor. Örneğin enflasyonla, hayat pahalılığıyla mücadele ederken hep emekçi sınıfların üzerine yıkıyoruz bütün yükü, burada böyle olmasın diye söylüyorum.